Olimpiyatlarda neden başarılı olamıyoruz? Yani olmuyor… Olmuyor istesen de…

Sporda başarılı olamıyoruz, olamayız çünkü planlı bir spor politikamız yok. Sistem yok. Spor kültürü aşılamak gibi bi dert yok. Yerleşik bi spor kültürü, ciddi bi spor politikası olmayan ülkede, TRT’nin zamanında yaptığı gibi özendirici, spora yatkınlık sağlayacak, eğitici spor yayıncılığı yok

Olimpiyatlarda neden başarılı olamıyoruz? Yani olmuyor… Olmuyor istesen de…

ELİF ÇONGUR
Spor Yazarı

Yaz veya Kış Oyunları fark etmez, ne zaman bir Olimpiyat geride kalsa, televizyonun karşısında kucağımızda şu sorularla kalakalıyoruz: Bizde neden olmuyor? Bizim sporcularımız neden başarılı olamıyor? Biz neden o kürsülerde, boyunlarında madalyalarıyla sporcularımızı göremiyoruz?

Aslında cevap çok basit. Ama madem Kış Olimpiyatları’nı henüz geride bıraktık, madem bu ülkenin televizyondan buz pateni seyretmek gibi bir geleneği var ve madem geçtiğimiz oyunlarda buz pateninde bir buz dansçı çiftimiz finallerde yarıştı, ben de size oralardan anlatmaya çabalayayım neden olmadığını. Gerçi çokça yazdım bu hikâyeleri, çokça anlattım bu meseleleri ama bu defa da “Neden başarı gelmiyor?” sorusuna cevap olabilecek nitelikte üstünden geçmiş olayım bir kez daha.

Türkiye’de Kış Olimpiyatları’nın ve özellikle de buz pateninin başka hiçbir spor dalına nasip olmayan bir seyredilme geleneği vardır. Bu ülkede seksenlerden başlayarak günler ve geceler boyunca buz pateni seyredilmiştir. İddia ediyorum Türkiye’de bir kuşak, Jayne Torvill-Christopher Dean çiftine bir İngiliz’den daha hâkimdir. Şimdi sorsanız hangi sene, hangi kıyafetle, hangi müzik eşliğinde kaydıklarını şak diye söylerler size. Gençler bi deneme yapsın isterlerse. Sonradan kendi adıyla anılacak o meşhur lale dönüşünü yapan Denis Biellmann’ı (Dönis Bilman biçiminde sorunuz), İgor Bobrin’i, Natalia Bestemianova – Andrei Bukin çiftini büyüklerine bi sorsunlar bakalım ne cevap alacaklar? Bakın Katerina Witt demedim bile, şimdi geçmişi karıştırıp aile facialarına sebep olmak istemem durduk yere.

Ankara’da açılan pist

Ülkede o yıllarda henüz var olmayan bir spora böyle bir aşinalık yaratabilme başarısının sırrı, TRT’nin uzunca bir dönem ısrarla, hevesle ve ciddiyetle yaptığı yayınlardadır. Buz pateni, bu ülkede bu kadar çok sevilmişse, spor denen şey, buz pateniyle birlikte, belki de ilk ve son kez, ailece izlenen bir etkinliğe dönüşmüşse, bir takım insanlar kendilerini Gençlik Parkı’nın buz tutmuş havuzunda kayarken bulmuşlarsa, o yayınların sayesindedir. Koca koca insanların, televizyon seyredip seyredip “Bu gece inşallah don yapar da sabah kayarız”, “Yarın salçov deneyecem ben” gibi absürd cümleler kurarak geçirdikleri bir zamandan sonra, Ankara Kurtuluş Parkı’nda küçücük bi pist açılır. Pist dediğim kayılmaktan karlandığında bildiğiniz kürekle kürenen, bildiğiniz bahçe hortumuyla sulanıp donması beklenen, dünyadaki hiçbir pist ölçüsüne asla uymayan bi alan. Havalar biraz ısındığında motorların yetmediği, işin, yüzmeyle buz pateni arası bir aktiviteye dönüştüğü bi yer. Hah işte Türkiye’nin ilk buz pateni hocaları TRT’nin yayınlarının etkisiyle buz pateni sporuna âşık olup önce Gençlik Parkı’nda sonra Kurtuluş Parkı’nda kaymaya giden aileler, ilk buz pateni sporcularıysa o ailelerin çocuklarıdır.

Çeliğin kenarlarıyla buz arasındaki ilişkiden kurulan bir mühendislik sporu olan buz pateninin son derece zor ve derin uzmanlık isteyen hakemlik müessesesinde uluslararası bir hakemimiz var artık, o da atlanmasın. Tanay Özkan Sılaoğlu, Türkiye’nin ilk “Uluslararası Buz Pateni Federasyonu (ISU) Buz Dansı Hakemi” olarak geride bıraktığımız Kış Olimpiyatları’nda görev aldı. Tanay’ın başarısı da münferittir

Anne babaların hepsi temel antrenörlük eğitimlerini TRT’nin o yayınlarının unutulmaz emekçisi Kenan Onuk’tan almışlardır. Pistin kenarında atlayıp zıplayarak, “Hoop sol kolunu düzelt sol kolunu” filan diye bağırarak, çocuklarına kendilerinin de asla anlamadıkları hareketleri öğretmeye çalışırlar. Yalnız sıkıntı şuradadır, buz pateni televizyondan öğrenilebilecek en son spordur. Kenan Onuk, bu konuda insanüstü bir çaba harcamakta, araştırmalar yapmakta, belli ki okumakta, çalışmaktadır ama tenisteki forehand ile backhand’i birbirinden ayırmak gibi bi şey değildir ki “flip” ve “lutz”u birbirinden ayırmak. Dış kenarla başlayıp, iç kenardayken sağ patenin ucunu buza vurarak havada dönüş yaparsan flip olur, dış kenar ile geriye doğru kayarken sağ pateninin ucunu buza vurup dönersen lutz olur. Ama flip gibi sol kenar ile başlar gibi yapıp sağ iç kenarda kayarken sol patenin ucunu vurursan e o zaman toe-loop olur! Ayrıca flip ve toe-loop ufak bi kenar hatasıyla birbirine dönüşebilecek hareketlerdir! Flip yapmak üzere yola çıkan patenci, patenini buza vurduğunda iç kenar yerine dış kenar üzerindeyse flip değil toe-loop yapmış olur! Kenan Onuk’un çok doğal olarak karıştırdığı bu hareketleri, bi de üstüne her biri kendi çocuğunun antrenörü olan anne babalar iyice karıştırarak akıl almaz bi buz pateni terminolojisi oluştururlar. Yıllar sonra Türkiye’ye gelen Sovyet antrenörler bu terminoloji karşısında gözyaşları içinde kalırlar.

Alper Uçar…

Geçtiğimiz Kış Olimpiyatları’nda final kayma başarısı gösteren ve genel sıralamada 19. olan sporcumuz Alper Uçar, böyle bir ortamdan hemen sonra, 1990 yılında, beş yaşındayken buz patenine başlar. Bir önceki kuşağın sporcularından tek bi açıdan şanslıdır. Bir zaman sonra yurtdışından gelen antrenörlerle çalışma şansı bulur. Ancak tesis sıkıntısı, antrenman saatlerinin azlığı, ailelerin üstüne binen maddi ve manevi yük bi önceki kuşaktan yadigâr kalır. 1996’da Yıldızlar, 2001’de Gençler Balkan Şampiyonaları’nda altın madalya kazanır. 2005 Dünya Şampiyonası’nda, Türkiye bu düzeyde ilk defa Alper ile temsil edilir. Diğer ülkelerin sporcularıyla kıyaslandığında çok zorlu antrenman süreleri ve saatleri söz konusudur. Kimi zaman gece yarısını geçtiğinde biter antrenmanlar, kimi zaman sabah altıda başlar. Alper, beş yaşından üniversite çağına kadar bu koşullarda çalışır. Sonra Budapeşte’ye gider, orada hem antrenmanlara devam eder hem de okur. Smeillweiss Üniversitesi-Beden Eğitimi ve Antrenörlük Fakültesi -Buz Pateni Bölümü’nü bitirir. 2009 yılına kadar Türkiye’yi, Avrupa ve Dünya Şampiyonaları dâhil birçok uluslararası yarışmada tek erkeklerde defalarca başarıyla temsil eder. 2009 yılında Dünya Kış Üniversite Oyunları’na Türkiye’nin ev sahipliği yapacağı kesinleştikten sonra, Buz Pateni Federasyonu’nun verdiği görevi kabul ederek buz dansına geçer. 2011 yılında partneri Alisa Agafonova ile Üniversite Oyunları’nda 16 branş arasında Türkiye’ye tek madalyayı kazandırırlar. O gümüş madalya, Türkiye buz pateni tarihine buz dansında ilk madalya olarak geçer. ABD’de çalışır, sonra Moskova’da… Başka bir sürü yerde daha…

Bence sadece bu hikâyeden bile yola çıkarsak “Neden sporda başarılı olamıyoruz?” sorusunun cevaplarını alırız. Açayım acık daha: Alper Uçar’ın bu başarısı münferit bir başarıdır. Kendisinin ısrarı, ailesinin maddi manevi desteği olmasa alsa kazanılamayacak bir başarıdır. Federasyon elbette gerekli desteği vermiş, gerekeni yapmıştır, yapmalıdır zaten işi budur, şurada lafını etmek saçmadır. Ama altını çizerek söylüyorum bu destek de münferittir. Ve bu destekte bile ailesinin olağanüstü çabalarının etkisi büyüktür. Kaldı ki Alper’in yurtdışı çalışmalarını finanse etmek tamam ama esas mesele zaten Türkiye’de çalışabileceği sistemi kurmaktadır, yakaladığın yetenekli sporcuyu çalışabilsin diye yurtdışına yollamakta değil.

Planlı bir spor politikamız yok

Demek istediğim şu, sporda başarılı olamıyoruz, olamayız çünkü planlı bir spor politikamız yok. Sistem yok. Spor kültürü aşılamak gibi bi dert yok. Yerleşik bi spor kültürü, ciddi bi spor politikası olmayan ülkede, TRT’nin zamanında yaptığı gibi özendirici, spora yatkınlık sağlayacak, eğitici spor yayıncılığı yok. 2016 Rio Olimpiyatları’nı kendi ülkemizin kanalından, kendi dilimizde izleyebileceğimiz son dakika netleşmişti daha ötesi var mı? Semt sahaları, açık spor tesisleri, oyun alanları yaratmak gibi bi hedef yok. Tesisler çok sınırlı. Sporcuların tesisleri kullanabilecekleri zamanlar daha sınırlı. Birtakım spor kulüpleri çocukları para kaynağı olarak görüyor, bu kulüplerin kurslarında eğitimi, formasyonu, bilgisi olmayan ve fakat “hocayım” diyen çocukların başına geçebiliyor. Eğitim sistemi spor yapmaya engel. Üniversiteye kadar aile desteği ile ite kaka ayrılabilen zamanlar üniversite sınavı denen garabet gelip çattığında çoğu sporcu için spor hayatının sonu demek oluyor. İmkân az. Tesis az. İyi yetişmiş antrenör az. Bazı sporlarda malzemeler pahalı, yarışmalara gitmek için yol parası, kalma parası aileler için büyük sıkıntı. Bütün bunlar desteği ne zaman verir, ne zaman çeker bilinmez birtakım sponsorların lütfuna bırakılmış durumda. Açın bakın gazeteleri sponsor arayan dünya yeteneklisi sporcu haberleriyle dolu. Bütün bunlara rağmen bu ülkede başaran sporcu kendi başarmıştır. Ailesi başarmıştır. Fedakârlıkla. Zorlukla. Aşkla. Kimse onların başarılarından pay çıkarmasın kendine.

Buz pateni seyretme geleneğimizin hikâyesinde bir de puanlama meselesi vardır. Teknik olarak çok zor ve yukarda anlattığım gibi bin bir ayrıntı üzerine kurulu bir spor olan buz pateninin puanlama sistemi, skora dayalı sporlara aşina olan ama kış olimpiyatları hastası neslin kafasını fena halde karıştırmıştı. Gol değildi, basket değildi, göğüslenecek ip de yoktu. O pembeli kız düştüğü halde, nasıl olmuştu da, çok beğendikleri kırmızılı kızı geçmişti? Mavili oğlanın kesin hakkı yenmişti, sabah beri fır fır dönmüştü hâlbuki. Bülent Özveren haklıydı, komşulara gitmekteydi bütün puanlar. Çeliğin kenarlarıyla buz arasındaki ilişkiden kurulan bir mühendislik sporu olan buz pateninin son derece zor ve derin uzmanlık isteyen hakemlik müessesesinde uluslararası bir hakemimiz var artık, o da atlanmasın. Tanay Özkan Sılaoğlu, Türkiye’nin ilk “Uluslararası Buz Pateni Federasyonu (ISU) Buz Dansı Hakemi” olarak geride bıraktığımız Kış Olimpiyatları’nda görev aldı.

Tanay’ın başarısı da münferittir. Büyük zorluklarla elde edilmiştir. Aşktan ve her türlü yokuşa rağmen vazgeçmemektendir. Eski puanlama sistemine göre “altı tam puan” Alper Uçar ve Tanay Özkan Sılaoğlu’nundur. Kimse hanesine oradan puan yazmasın. Yıllarca maddi manevi her türlü yükü taşıyan aileleri hariç.

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

izmit escort bayan bursa escort şişli escort istanbul escort avrupa yakası escort şirinevler escort beylikdüzü escort avcılar escort şişli escort ataşehir escort bursa escort betvino beylikdüzü escort şişli escort sex hikaye milanobet giriş dinamobet giriş güvenilir bahis siteleri Deneme bonusu Deneme bonusu veren siteler Deneme bonusu veren siteler ataköy escort istanbul escort roketbet yeni giris roketbet üyelik roketbet bonuslari roketbahis yeni giris antalya escort antalya escort istanbul escort